TÜRKİYEYİ KEŞFET
Halfeti Gezi Rehberi

Şanlıurfa’ya bağlı olan ve batısında kalan Halfeti ilçesi, M.Ö. 9 yüzyılda Asur Kralı tarafından “Şitamrat” ismiyle kurulmuştur. Hititler, Babiller ve Perslerin hâkimiyetine de giren bölge, Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma sınırları içerisinde kalmış ve sık sık Sasaniler ve Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. M.Ö. 855 yılına kadar uzanan tarihi bir zemine sahip şehir günümüzde eski ve yeni olmak üzere iki bölüme ayrılmış; eski bölümü ise Fırat’a direnemeyerek sular altında kalmıştır.

Halfeti’de Gezilecek Tarihi Yerler
Halfeti’deki tarihi mekânlar şu şekildedir:
- Halfeti Batık Camii: Birecik Barajı’nın yapılmasıyla Fırat sularının altında kalmasına rağmen zamana direnen cami, eksi Halfeti’de yer almaktadır. Zamanın yıpratıcı etkisine direnen caminin minaresi, adeta sular altından yükselerek tüm güzelliğini sergilemektedir. Caminin büyük bir bölümü sular altında kaldığından dolayı fotoğraf çekimleri için elverişli ziyaret için ise sadece uzaktan gözlemleyeceğiniz bir yapıya dönüşmüştür.
- Rumkale: Fırat Nehri’nin Merzimen çayıyla kesiştiği bölgede, yüksek bir kayalık üzerinde yer alan kale; genç roma ve ortaçağ dönemi mimari detaylarla süslenmiştir. Aynı zamanda Hz. İsa’nın havarilerinden Yohannes’in RumKale’ye gelip yerleşmesi ve Hristiyanlığı yayması sebebiyle dini bir turizm merkezi de olan kaleye ulaşım, Halfeti üzerinden teknelerle sağlanmaktadır.
- Aziz Nerses Kilisesi: 12 yüzyılın sonlarına doğru Patrick Nerses tarafından yaptırılan kilise, Rumkale’nin güney cephesinde yer almaktadır. 1292 yılında kadar Ermeniler tarafından ibadet merkezi olan kilise, gotik tarzda ve fazla gösterişli olmayan, mütevazı bir kilisedir. Üç nefli ve dikdörtgen bir plana sahip olan kilise, İslami dönemlerde cami olarak kullanılmıştır. Kiliseye ulaşım için özel tekne turları düzenlenmektedir.
Halfeti’de Gezilecek Doğal Güzellikler
Halfeti’deki doğa harikaları şu şekildedir:
- Savaşan Köyü: Halfeti’ye bağlı Savaşan köyü, Birecik Baraj sularının altından adeta dünyaya açılan bir pencere. Uluslararası Koordinasyon Komitesi tarafından Sakin Şehir statüsü kazanan bu bölge, arnavut kaldırımlı sokaklarındaki taş evleriyle otantik bir manzaranın tüm ayrıntılarını ziyaretçilerini sunuyor. Esasen terk edilmiş bir köy olan Savaşan köyü, Fırat’ın hoyrat sularına yenik düşmüştür. Batık Kent olarak da nitelendirilen köyün içerisinde yer alan Halfeti Batık Camisinin minaresi yılların tüm yorgunluğuna rağmen misafirlerini selamlıyor. Düzenlenen tekne turlarıyla köye ulaşım olanağı sunulmaktadır.
- Karagül: Tohumu başka topraklarda filizlenmeyen, dünyada sadece Halfeti’de yetişen Karagül, doğa ananın Halfeti’ye özel bir armağanı. İlkbahar ve sonbahar aylarında çiçek açan bu gül; reçeli lokum, parfüm ve kolonya yapımında sıklıkla kullanılmaktadır. Ortalama 1,5 metre yüksekliğinde sahip Karagül, diğer gül çeşitlerine oranla daha bodur bir yapıdadır. Kendine has kokusu ve yapısıyla görenleri hayran bırakan bu güzellik, ziyaretçilerin daha kolay ulaşabilmesi amacıyla Fırat Nehri kıyılarında yapılmaya başlandı.
- Değirmen Deresi: Böğürtlen ve sazlık alanlarının arasında kalan bu doğal geçit, Eski Halfeti’de yer almaktadır. Üç kilometrelik bir alan yer alan Değirmen Deresi suyolu, genellikle gezginleri yürüyüş rotası olarak benimsedikleri bir yoldur.
Halfeti’nin Meşhur Yemekleri
Halfeti’nin yöresel yemekleri nelerdir? Sizler için sıraladık:
- Peynir Helvası: Trakya’da Höşmerim adıyla bilinen bu ünlü lezzet yöre halkı tarafından oldukça fazla tüketilmektedir. Urfa’ya özgü olan bu lezzeti höşmerimden ayıran ise kıvamıdır.
- Şabut Balığı: Ülkemizde sadece Fırat ve Dicle nehirlerinde yaşayan bu tatlı su balığı, Fırat Nehri’nden çıkan ebatça en büyük balıktır. Genellikle şişi yapılarak servis edilen bu lezzeti yemeden dönmenizi tavsiye etmeyiz.
- Kazan Kebabı: Görünüm itibariyle dolmaya benzeyen bu lezzet; kıyma ve çeşnili iç harcın patlıcanlara doldurmasıyla hazırlanmaktadır.
Halfeti’ye Gidince Mutlaka Yapılacaklar
Halfeti’den yapmadan dönmemeniz gerekenler şu şekildedir:
- Rumkale’nin içerisinde yer alan Halfeti Batık Camii’nin minaresini fotoğraflamadan, karagülünün zarif güzelliğinin detaylarına şahit olmadan, Şabut balığından tatmadan ve Değirmen Deresi’nden geçmeden dönmeyin!